Günümüz Türkiye’sinde emeklilik yaşının 72’ye çıkarılacağı yönündeki tartışmalar, milyonlarca vatandaş için büyük bir endişe kaynağına dönüştü. Bu endişeler, yalnızca emeklilik sürecinin zorluğunu değil, insanların çalışma hayatları boyunca biriktirdikleri enerjiyi ve sağlığı emekliliğe taşıyamama korkusunu da doğuruyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizdeki ortalama yaşam süresi yaklaşık 78 yıl. Yani, bir kişinin emekli olduktan sonra en fazla 6 yıl süren bir emeklilik dönemi yaşayabileceğini gösteriyor. Bu rakamlar, “mezarda emeklilik” tabirini ne yazık ki gerçekliğe dönüştürmekte.
Avrupa’da Emeklilerin Yaşam Kalitesi
Avrupa ülkelerinde ise emeklilik sadece çalışmaya ara verilen bir dönem değil; aynı zamanda bireylerin kendilerine zaman ayırabilecekleri, sevdikleriyle kaliteli vakit geçirebilecekleri, seyahat edebilecekleri ve hobileriyle ilgilenebilecekleri bir yaşam dönemi olarak görülüyor. Örneğin, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı genellikle 65 civarında ve ortalama yaşam süresi 80’in üzerinde. Bu ülkelerde emekliler emekli olduktan sonra ortalama 15-20 yıl kaliteli bir yaşam sürebiliyorlar. Bu süreçte, geniş sosyal güvenlik imkânları sayesinde emeklilik maaşları yeterli düzeyde olduğu için finansal bir endişe taşımıyorlar. Öte yandan, gelişmiş sağlık sistemleri, emeklilik yıllarında bireylerin sağlığını korumalarına büyük katkı sağlıyor.
Avrupa’da pek çok emekli, şehir merkezlerinde özel olarak emeklilere uygun tasarlanmış sosyal alanlara, hobi merkezlerine veya gezi programlarına katılabiliyor. Örneğin, Almanya’da emeklilere yönelik kültürel etkinlikler ve sosyal destek grupları oldukça yaygın. Ayrıca devlet, sağlık sigortası sisteminde emeklilerin masraflarını büyük oranda karşılarken, rehabilitasyon ve bakım evlerine destek sağlıyor. Bu gibi olanaklar, emeklilerin sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, hayatın tadını çıkararak geçirdikleri uzun bir emeklilik dönemine olanak tanıyor.
Türkiye’de Emeklilerin Zorlukları
Türkiye’de ise emeklilik döneminde refah seviyesinin düşük olması, emeklilerin yaşam kalitesini oldukça zorluyor. Emekli maaşları, temel ihtiyaçları zar zor karşılarken, sosyal aktiviteler veya hobi alanları gibi emeklilik dönemini zenginleştirecek imkânlar kısıtlı kalıyor. Sağlık hizmetleri her ne kadar gelişmiş olsa da, emekliler çoğu zaman sağlık masraflarını karşılayacak desteği bulmakta zorlanıyor. Emeklilerin düşük maaşlar nedeniyle birçok temel sağlık masrafını ceplerinden ödemek zorunda kalmaları, emeklilik hayatının daha da zor geçmesine neden oluyor. Üstelik Türkiye’de sosyal yaşama katılım olanaklarının sınırlı oluşu, emeklilerin yaşlılık dönemlerini yalnızlık içinde geçirmesine yol açıyor.
Emeklilik İkramiyesinin Düşen Değeri
Geçmiş yıllarda, Türkiye’de emekli olan bir birey, aldığı emeklilik ikramiyesiyle rahatça bir ev sahibi olabiliyordu. Bu ikramiye, emeklilik yıllarını güvence altına almak için güçlü bir sermaye olarak görülüyordu. Bugün ise emeklilik ikramiyeleri, bırakın bir evi, birçok şehirde bir evin yarı fiyatına bile ulaşamıyor. Yüksek enflasyon, artan yaşam maliyetleri ve konut fiyatlarındaki astronomik artış, emekli ikramiyelerinin gerçek değerini büyük oranda düşürdü. Bu durum, emeklilerin en temel güvencelerinden birini kaybetmeleri anlamına geliyor.
Emeklilik Mezarda mı Hak Edilecek?
Emeklilik yaşının 72’ye çıkarılması halinde Türkiye’de çalışan insanlar, yalnızca uzun yıllar çalışmaya mahkûm edilmeyecek, aynı zamanda yaşam kalitelerinin giderek düşmesine ve emekliliği adeta mezarda bulmalarına neden olacak. Avrupa’daki örneklerle kıyaslandığında, Türkiye’de emeklilik yaşının bu denli ileriye çekilmesi, insanların hak ettikleri dinlenme dönemini sağlıkla, huzurla ve sevdikleriyle geçirme şanslarını ellerinden alacak gibi görünüyor. Emeklilik sadece bir ekonomik güvence değil, bir insan hakkıdır; bireylerin yıllarca emek verdikten sonra rahat bir yaşam sürebilecekleri bir dönemi hak ettiklerinin bir göstergesidir.
Tolga Çobanoğlu
Yeni Türkiye Gazetesi