Röportaj / Esra Akgün“Sevgi, her bir şeyin başlangıcıdır. Ama her şeyin! Sevgisiz büyüyen çocukları düşün! Evet, çocukları! Çünkü hâlâ büyüklerinin sevgisizliklerinin, hatalarının, yanlışlarının bedelini ödüyor çocuklar. Ansızın önlerine çıkıyor.”
Murat Terlemez, Sen Bir şey Değil Her Bir Şeysin…
Murat Bey’in bu kitabını okuduğum satırlar daha dün gibi aklımda her satır çok özeldi.
Kitabın arka kapak yazısında da şöyle yazıyordu;
“Bugün, hayatının en özel anına tanıklık edeceksin. Elinde tuttuğun bu kitapla kendine uzanan bir yolculuğa çıkacaksın. Uçuk ruhunda ağırladığın misafirlerinle heyecandan yerinde duramayacaksın…”
Bu güne kadar 8 kitabı yayınlanmış yazarımız Murat Terlemez’i biraz da yakından tanıyalım.E.A.: Murat Bey, bize biraz kendinizden ve yaşam yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
M.T.: 1989’da İstanbul, Sarıyer’de doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Emirgân Karaca Paşa/Osman Saçmacı İlköğretim Okulunda, lise öğrenimimi ise Emirgân Boğaziçi Behçet Kemal Çağlar Lisesi Sosyal Bilimler Alanında tamamladım. Liseden mezun olduğum sene, iş hayatına erken atılmama rağmen, inatçı ve hayalperest yapımın da yardımıyla, tam zamanlı işlerde çalışmama rağmen, akşam iş çıkışları, hafta sonları ve yıllık izinlerim ile üniversite öğrenimime hızlı bir giriş yaptım. Spor bilimlerine ve psiko-sosyal alanlara her daim ilgi duydum. İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Bilimleri Fakültesinde, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Pedagojik Formasyon Programını tamamladım (Felsefe grubu öğretmenliği bölümünde de aynı programı tamamladım.) Ön lisans eğitimimi, bölüm birincisi ve onur öğrencisi olarak yönetim ve organizasyon programında tamamladım. Birinci lisans eğitimimi Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde, ikinci lisans eğitimimi İstanbul Okan Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümünde (Tam Burslu) onur öğrencisi olarak, üçüncü lisans eğitimimi ise İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamladım. Yüksek lisans eğitimlerimin birincisini İstanbul Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Spor Yönetimi Tezli Bölümünde (Burslu) “Antik Dönem Oyunları” konulu tezimle tamamlayıp ikinci yüksek lisans eğitimimi ise Altınbaş Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Psikoloji Tezli Bölümünde (Burslu) Sosyal Psikoloji Alanında “İnsan Kaynakları Özelinde Sinizm, Bağlılık, Adalet ve Muhalefet” konulu tezimle nihayete erdirdim. Doktora eğitimime ise halen Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalında özel öğrenci statüsünde devam ettirmekteyim. Üniversitelerde etkinlik başkanlığı ve bölüm temsilcilikleri yapıp, çok sayıda gönüllü görevde ve sosyal farkındalık projelerinde yer aldım.
On altı yıllık çalışma hayatımın sekiz yılını özel sektörde geçirmiş olup son sekiz yılını ise halen bir kamu kuruluşunda devam ettirmekteyim.
E.A.: Hayat felsefeniz hakkında bilgi sahibi olabilir miyiz?
M.T.: Tabii ki. Hayal dünyamın renkli, yaşantımın hareketli olduğu bir hayat felsefesi benimsiyorum. Hayal dünyam olmazsa olmazımdır. Ayrıca doğa, eski çağ ve kültür gezileri ile araştırmaları yaşamımın en önemli felsefe temel taşlarını oluşturmaktadır. Ne kadar doğa, kültür, inanç, tarih ve doğa sporları ile iç içe olursam o kadar mutlu hissederim kendimi.
E.A.: Ben sizi Frau kitabınız ile tanıdım, ilginç bir konusu vardı; “Esrarengiz dans çılgınlığı” Frau kitabınız hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
M.T.: Frau (Frau Troffea) eserimde, esrarengiz dans çılgınlığı gizeminin ilgi çekmesi, toplumsal sorunların kadınlar ve hayvanlar üzerinden ilerlediğini tıpkı okurlar gibi ben de yorumlayabilirim. Frau isimli kitabım her ne kadar Orta Çağ’ın Roma İmparatorluğu’na dayansa da, kadınlarımızın yaşadığı toplumsal sorunlar, toplumsal baskılar, maruz bırakıldığı psikolojik saldırılar ve toplumun arka planındaki farklı konular her daim gün yüzüne çıkmıştır. Kadının kendisi olmasına izin verilmeyen bu dönemde de, okurların toplumsal histeri ile baş başa kalacağını ve aynı sorunların günümüzde de devam ettiğini içten içe hissedeceklerdir.
E.A.: Birazda diğer kitaplarınızı tanıyalım mı?
M.T.: Dil-Küşâ (Kasr-ı Dil-Küşâ) romanıma gelince 1900 yılına yolculuk etmekteyiz. O yılın yaz aylarında yaşanan samimi dostluk ve aşkı fazlasıyla ruhunuza işlemekte olacağız. Eski İstanbul’un eski semtlerine yine eski isimleriyle eşlik etmiş olacağız. O günlerin muhteşem sokaklarına, evlerine ve havasına konuk olacağız. Kişisel gelişim ve psikolojinin temellerinin de katkısıyla deneme türlerine yakın olan kitaplarım “Sen Bir Şey Değil, Her Bir Şeysin” ile “Perdeleri İnmesin Kedi Gözünün” kitaplarımda ise öyküsel anlatımla birlikte yaşama anlam katan düşüncelere yer verdim. Son olarak ise, eski çağları konu edinen “Antik Ritüeller Ball” isimli kitabımda, Antik Çağ’dan Orta Çağ’a kadar olan sürede top oyunlarındaki ritüeller askeri talimler ve dini geleneklere ev sahipliği yapan konular yer almakta olup diğer bir kitabım olan “Smyrna’dan Konstantiniyye’ye İşgal Pasları”nda ise Osmanlı Dönemindeki futbol kulüplerimizin kuruluş öyküleri, aralarındaki maçlar, işgal kuvvetleri ile gerçekleştirilen müsabakalar ve Abdülhamid ile Atatürk’ün Türk futboluna katkıları yer almaktadır.
E.A.: Kitaplarınızda esin kaynaklarınız mevcut mudur?
M.T.: Sosyoloji, psikoloji, tarih ve spor alanlarına ilgi duymam, eğitimlerimin de bu yönde olması, araştırmacı ruhumun peşinden gitmem ve psikososyal olaylara da fazlasıyla yönelmem vasıtasıyla, bir toplumsal olay olan histerinin de gerçekleştiği “Frau (Frau Troffea)”, karakter analizi hakkında bilgi veren, tarihi bir roman olan “Dil-Küşâ (Kasr-ı Dil-Küşâ)”, eski çağları konu edinen kitaplarım “Smyrna’dan Konstantiniyye’ye İşgal Pasları” ile “Antik Ritüeller Ball” ve kişisel gelişim ve psikolojinin temellerinin de katkısıyla deneme türlerine yakın olan kitaplarım “Sen Bir Şey Değil, Her Bir Şeysin” ile “Perdeleri İnmesin Kedi Gözünün” kitaplarını yazmış bulunmaktayım. Genel anlamda ise yazarken hislerimin ve hayalperest yanımın ağır basması beni farklı maceralar ile hayallere sürüklemektedir.E.A.: Araştırmak ve yazmak sizde bir tutku haline gelmiş, ne güzel. Hayatınızda sizi teşvik edecek olaylar ve kişiler oldu mu?
M.T.: Bir kişi veya kişiler yazmamda rol oynadılar diyemem. Her daim yazma isteği ve bıkmadan usanmadan araştırma merakımın üzerine titredim. Akademik yazılar yazmaya devam ederek yazma isteğimi sürdürdüm. Bir süre sonra kitap yazma hayalimi sayfalara serpiştirerek, macera dolu edebiyat hayatına adım atmış oldum. Hayal dünyam ilham kaynağım diyebilirim.
E.A.: Yeni bir proje var mıdır? Varsa kısa bir bilgi verebilir misiniz?
M.T.: Roman yazmayı sevdiğim kadar araştırma ve kişisel gelişim konularında da rehber niteliğinde çalışmalarım devam etmekte.
E.A.: Yazmak size neler hissettiriyor?
Yazmak her ne kadar zorlu bir süreç olsa da; heyecanı bol, sabrı zor, umudu sonsuz bir yolculuk benim için. Yazma sürecinde pek de kimseye kitap konularını açmamaya çalışırım. Hayalini kurduğum her şeyin dillendirilince gerçekleşmediği düşüncesine kapılan birisi olarak hareket ettiğimden, bu güzel başlangıçlı hayalin sonu da güzel ve sürpriz olsun diye çabalarım.
Yazmanın hayal pencereme “yeni çiçekler” getirdiği kanaatindeyim. Okuma konusunda ise, okunmamış her kitabı, “keşfedilmemiş yenidünyalar” olarak görmekteyim. Kendi yaşanmışlıklarım veya doğadaki tüm canlıların yaşanmışlıkları hayal penceremde her daim yerini alacaktır.
E.A.: Yazarlık yeteneğiniz nasıl ortaya çıktı?
M.T.: Yazma maceram lisenin ilk yıllarında filizlenmeye başladı. Lise son sınıfta okulun dergisinde “Geçmez, Bitmez Derken Elveda” adlı yazım yayımlandı. Her zaman bir “Taş” kelimesi ile ilgili bile olsa sayfalarca kitap yazacağımı dile getirirdim, hayal gücü ve düşünce sınırları zorlayarak. İnatçı ve hayalperest yapımın da yardımıyla var olan yeteneğimi geliştirmeye başladım diyebilirim.
E.A.: Bir yazar olarak yazar adaylarına bir mesajınız var mı?
M.T.: Yeni dünyaya adapte olurken keşfedilecek ve var olan dünyaları da unutmamalarını önerebilirim. Yazmayı ve okumayı çok sevenlere tavsiyem ise, “kimseye ve hiçbir şeye aldırmadan hayallerine koşmaları olacaktır. “Sen bu dünyada teksin. Başka bir “Sen” yoktur. Önüne çıkacak olan olumsuzluklara, tepkilere aldırmadan yürümeye başladığın an, tüm dağları yürüyerek aşmanın keyfine varacaksın. Sakın ama sakın kendi dünyana geç kalma. Dünya temelini müthiş bir mimari düşüncenle inşa etmeyi unutma. Oku, okuttur, okumayı sevdir. Yaz, yazmaya cesaretlendir, teşvik etmeyi de ihmal etme” demek en önemli mesajlarım olacaktır.
Çok keyifli, sohbet eşliğinde geçen bu röportaj için size teşekkür ederim. Sizi yakından tanımak güzeldi.
Murat Terlemez, Sen Bir şey Değil Her Bir Şeysin…
Murat Bey’in bu kitabını okuduğum satırlar daha dün gibi aklımda her satır çok özeldi.
Kitabın arka kapak yazısında da şöyle yazıyordu;
“Bugün, hayatının en özel anına tanıklık edeceksin. Elinde tuttuğun bu kitapla kendine uzanan bir yolculuğa çıkacaksın. Uçuk ruhunda ağırladığın misafirlerinle heyecandan yerinde duramayacaksın…”
Bu güne kadar 8 kitabı yayınlanmış yazarımız Murat Terlemez’i biraz da yakından tanıyalım.E.A.: Murat Bey, bize biraz kendinizden ve yaşam yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
M.T.: 1989’da İstanbul, Sarıyer’de doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Emirgân Karaca Paşa/Osman Saçmacı İlköğretim Okulunda, lise öğrenimimi ise Emirgân Boğaziçi Behçet Kemal Çağlar Lisesi Sosyal Bilimler Alanında tamamladım. Liseden mezun olduğum sene, iş hayatına erken atılmama rağmen, inatçı ve hayalperest yapımın da yardımıyla, tam zamanlı işlerde çalışmama rağmen, akşam iş çıkışları, hafta sonları ve yıllık izinlerim ile üniversite öğrenimime hızlı bir giriş yaptım. Spor bilimlerine ve psiko-sosyal alanlara her daim ilgi duydum. İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Bilimleri Fakültesinde, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Pedagojik Formasyon Programını tamamladım (Felsefe grubu öğretmenliği bölümünde de aynı programı tamamladım.) Ön lisans eğitimimi, bölüm birincisi ve onur öğrencisi olarak yönetim ve organizasyon programında tamamladım. Birinci lisans eğitimimi Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde, ikinci lisans eğitimimi İstanbul Okan Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümünde (Tam Burslu) onur öğrencisi olarak, üçüncü lisans eğitimimi ise İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamladım. Yüksek lisans eğitimlerimin birincisini İstanbul Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Spor Yönetimi Tezli Bölümünde (Burslu) “Antik Dönem Oyunları” konulu tezimle tamamlayıp ikinci yüksek lisans eğitimimi ise Altınbaş Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Psikoloji Tezli Bölümünde (Burslu) Sosyal Psikoloji Alanında “İnsan Kaynakları Özelinde Sinizm, Bağlılık, Adalet ve Muhalefet” konulu tezimle nihayete erdirdim. Doktora eğitimime ise halen Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalında özel öğrenci statüsünde devam ettirmekteyim. Üniversitelerde etkinlik başkanlığı ve bölüm temsilcilikleri yapıp, çok sayıda gönüllü görevde ve sosyal farkındalık projelerinde yer aldım.
On altı yıllık çalışma hayatımın sekiz yılını özel sektörde geçirmiş olup son sekiz yılını ise halen bir kamu kuruluşunda devam ettirmekteyim.
E.A.: Hayat felsefeniz hakkında bilgi sahibi olabilir miyiz?
M.T.: Tabii ki. Hayal dünyamın renkli, yaşantımın hareketli olduğu bir hayat felsefesi benimsiyorum. Hayal dünyam olmazsa olmazımdır. Ayrıca doğa, eski çağ ve kültür gezileri ile araştırmaları yaşamımın en önemli felsefe temel taşlarını oluşturmaktadır. Ne kadar doğa, kültür, inanç, tarih ve doğa sporları ile iç içe olursam o kadar mutlu hissederim kendimi.
E.A.: Ben sizi Frau kitabınız ile tanıdım, ilginç bir konusu vardı; “Esrarengiz dans çılgınlığı” Frau kitabınız hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
M.T.: Frau (Frau Troffea) eserimde, esrarengiz dans çılgınlığı gizeminin ilgi çekmesi, toplumsal sorunların kadınlar ve hayvanlar üzerinden ilerlediğini tıpkı okurlar gibi ben de yorumlayabilirim. Frau isimli kitabım her ne kadar Orta Çağ’ın Roma İmparatorluğu’na dayansa da, kadınlarımızın yaşadığı toplumsal sorunlar, toplumsal baskılar, maruz bırakıldığı psikolojik saldırılar ve toplumun arka planındaki farklı konular her daim gün yüzüne çıkmıştır. Kadının kendisi olmasına izin verilmeyen bu dönemde de, okurların toplumsal histeri ile baş başa kalacağını ve aynı sorunların günümüzde de devam ettiğini içten içe hissedeceklerdir.
E.A.: Birazda diğer kitaplarınızı tanıyalım mı?
M.T.: Dil-Küşâ (Kasr-ı Dil-Küşâ) romanıma gelince 1900 yılına yolculuk etmekteyiz. O yılın yaz aylarında yaşanan samimi dostluk ve aşkı fazlasıyla ruhunuza işlemekte olacağız. Eski İstanbul’un eski semtlerine yine eski isimleriyle eşlik etmiş olacağız. O günlerin muhteşem sokaklarına, evlerine ve havasına konuk olacağız. Kişisel gelişim ve psikolojinin temellerinin de katkısıyla deneme türlerine yakın olan kitaplarım “Sen Bir Şey Değil, Her Bir Şeysin” ile “Perdeleri İnmesin Kedi Gözünün” kitaplarımda ise öyküsel anlatımla birlikte yaşama anlam katan düşüncelere yer verdim. Son olarak ise, eski çağları konu edinen “Antik Ritüeller Ball” isimli kitabımda, Antik Çağ’dan Orta Çağ’a kadar olan sürede top oyunlarındaki ritüeller askeri talimler ve dini geleneklere ev sahipliği yapan konular yer almakta olup diğer bir kitabım olan “Smyrna’dan Konstantiniyye’ye İşgal Pasları”nda ise Osmanlı Dönemindeki futbol kulüplerimizin kuruluş öyküleri, aralarındaki maçlar, işgal kuvvetleri ile gerçekleştirilen müsabakalar ve Abdülhamid ile Atatürk’ün Türk futboluna katkıları yer almaktadır.
E.A.: Kitaplarınızda esin kaynaklarınız mevcut mudur?
M.T.: Sosyoloji, psikoloji, tarih ve spor alanlarına ilgi duymam, eğitimlerimin de bu yönde olması, araştırmacı ruhumun peşinden gitmem ve psikososyal olaylara da fazlasıyla yönelmem vasıtasıyla, bir toplumsal olay olan histerinin de gerçekleştiği “Frau (Frau Troffea)”, karakter analizi hakkında bilgi veren, tarihi bir roman olan “Dil-Küşâ (Kasr-ı Dil-Küşâ)”, eski çağları konu edinen kitaplarım “Smyrna’dan Konstantiniyye’ye İşgal Pasları” ile “Antik Ritüeller Ball” ve kişisel gelişim ve psikolojinin temellerinin de katkısıyla deneme türlerine yakın olan kitaplarım “Sen Bir Şey Değil, Her Bir Şeysin” ile “Perdeleri İnmesin Kedi Gözünün” kitaplarını yazmış bulunmaktayım. Genel anlamda ise yazarken hislerimin ve hayalperest yanımın ağır basması beni farklı maceralar ile hayallere sürüklemektedir.E.A.: Araştırmak ve yazmak sizde bir tutku haline gelmiş, ne güzel. Hayatınızda sizi teşvik edecek olaylar ve kişiler oldu mu?
M.T.: Bir kişi veya kişiler yazmamda rol oynadılar diyemem. Her daim yazma isteği ve bıkmadan usanmadan araştırma merakımın üzerine titredim. Akademik yazılar yazmaya devam ederek yazma isteğimi sürdürdüm. Bir süre sonra kitap yazma hayalimi sayfalara serpiştirerek, macera dolu edebiyat hayatına adım atmış oldum. Hayal dünyam ilham kaynağım diyebilirim.
E.A.: Yeni bir proje var mıdır? Varsa kısa bir bilgi verebilir misiniz?
M.T.: Roman yazmayı sevdiğim kadar araştırma ve kişisel gelişim konularında da rehber niteliğinde çalışmalarım devam etmekte.
E.A.: Yazmak size neler hissettiriyor?
Yazmak her ne kadar zorlu bir süreç olsa da; heyecanı bol, sabrı zor, umudu sonsuz bir yolculuk benim için. Yazma sürecinde pek de kimseye kitap konularını açmamaya çalışırım. Hayalini kurduğum her şeyin dillendirilince gerçekleşmediği düşüncesine kapılan birisi olarak hareket ettiğimden, bu güzel başlangıçlı hayalin sonu da güzel ve sürpriz olsun diye çabalarım.
Yazmanın hayal pencereme “yeni çiçekler” getirdiği kanaatindeyim. Okuma konusunda ise, okunmamış her kitabı, “keşfedilmemiş yenidünyalar” olarak görmekteyim. Kendi yaşanmışlıklarım veya doğadaki tüm canlıların yaşanmışlıkları hayal penceremde her daim yerini alacaktır.
E.A.: Yazarlık yeteneğiniz nasıl ortaya çıktı?
M.T.: Yazma maceram lisenin ilk yıllarında filizlenmeye başladı. Lise son sınıfta okulun dergisinde “Geçmez, Bitmez Derken Elveda” adlı yazım yayımlandı. Her zaman bir “Taş” kelimesi ile ilgili bile olsa sayfalarca kitap yazacağımı dile getirirdim, hayal gücü ve düşünce sınırları zorlayarak. İnatçı ve hayalperest yapımın da yardımıyla var olan yeteneğimi geliştirmeye başladım diyebilirim.
E.A.: Bir yazar olarak yazar adaylarına bir mesajınız var mı?
M.T.: Yeni dünyaya adapte olurken keşfedilecek ve var olan dünyaları da unutmamalarını önerebilirim. Yazmayı ve okumayı çok sevenlere tavsiyem ise, “kimseye ve hiçbir şeye aldırmadan hayallerine koşmaları olacaktır. “Sen bu dünyada teksin. Başka bir “Sen” yoktur. Önüne çıkacak olan olumsuzluklara, tepkilere aldırmadan yürümeye başladığın an, tüm dağları yürüyerek aşmanın keyfine varacaksın. Sakın ama sakın kendi dünyana geç kalma. Dünya temelini müthiş bir mimari düşüncenle inşa etmeyi unutma. Oku, okuttur, okumayı sevdir. Yaz, yazmaya cesaretlendir, teşvik etmeyi de ihmal etme” demek en önemli mesajlarım olacaktır.
Çok keyifli, sohbet eşliğinde geçen bu röportaj için size teşekkür ederim. Sizi yakından tanımak güzeldi.