Bazı söylemler var ki şaka gibi geliyor insana.
Yanlış mı duydum acaba diye tekrar tekrar dinliyorsun.
Söyleyene bakıyorsun gayet ciddi hatta ve hatta sanki çok önemli bir şey söylercesine tarihte yapılan bazı eksiklikleri de yapılan işin içine katarak kendini haklı gösterme çabalarına girişmesine bakınca hayretiniz biraz daha büyüyor.
Sen Genel Kurul yap, delegelerin gönlüne girmek için demokrasi havarisi kesil, örgüt her şeyimizdir de, taban de, ön seçim de, delege de.
Ondan sonra da tüm söylediklerini bir güzel yut.
Yapay Zeka ile aday belirledik de.
Eh yani.
Yapay Zeka ile İzmir’de belirlediğin adaylardan neredeyse hiç biri örgüt tarafından benimsenmediyse; bazılarını tepkiler nedeniyle geri almak zorunda kaldıysan, bir kısmı da örgüt disiplini ya da çaresizlikten kabul edilmek zorunda kalındıysa.
Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır?
Kaldı ki; “Belediyecilikte işi ehline verin’ diye bir slogan tercih edilebiliyor. Yapay zekanın anketler, görüşmeler üzerinde, niteliksel görüşmeler üzerinde böyle katkılarını aldık ve bundan sonra da almaya devam edeceğiz. Yapay zekayı dışlayan bir anlayış olmaz.”
Yapay Zekayı kimsenin dışladığı yok. Devletin kurumlarının zaten bu konuda büyük adımlar attığını hatta Savunma Sanayii ye ait iş yerlerinde (Aselsan, Roketsan vs) zaten her türlü kullanımda hatta geliştirme için çalışmalar dahi yapılıyor bildiğimizce.
Neyse konumuz devletin bu konuda yaptıkları değil.
Konumuz CHP yönetimi ve Yapay Zeka ile belirlenen adaylar.
Gerçi yapay Zeka mı yoksa Duygusal Zeka mı diye sormak gerekiyor aslında.
Malum; Genel Başkanın arkadaşı Çankaya’ya, Sayın İmamoğlu’nun yakınları İstanbul Belediyelerine, Veli Ağbaba’nın hemşerileri İzmir Belediyelerine atanınca duygusal zeka sorusunu sormamak elde değil. Tabii ki bu kadar değil.
Sahi Yapay Zeka’ya şöyle bir soru sorulmuş olabilir mi acaba?
Özellikle Kemal Kılçdaroğlu’na yakın olanlar dışında, Sayın İmamoğlu ve Eş Başkana yakın aday adayları kimlerdir?
Niye olmasın?
Yapay Zeka şıp diye söyler.
Ondan sonra gelsin duygusal ilişkiler.
Acaba o duygusal nedenlerle tercih edilen adaylar ‘İşi ehline verin’ dediğinizde işin ehli mi oluyorlar?
Bana öyle geliyor ki Belediye Meclis üyelikleri de pek farklı olmayacak.
İki gün sonra ne kargaşalar olacak görmek isterim.
Ama orada da liyakatten önce daha farklı duygular geleceğine eminim hemen tüm partilerde.
Adaylar yollara çıktı malumunuz.
AK Parti adayı Hamza Dağ’ın projelerini açıkladı diğer adaylardan henüz bir ses yok.
Ama Dağ projeleriyle ön aldı diyebiliriz.
Ne gariptir ki diğer adaylar pek ona yetişecek gibi görünmüyor.
Hele hele toplu taşımada 90 dakika çıkışı büyük bir sükse oldu. Cemil Tugay da herhalde altta kalmamak için 90 dakika yı getireceğiz demek zorunda kaldı. İşin garibi 90 dakikayı kaldıran Tunç Soyer sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda: "Sevgili İzmirliler, size bir müjdem var. Gerçekleştirdiğimiz raylı sistem yatırımları ve aldığımız yeni otobüsler sayesinde 90 değil, 120 dakika ücretsiz aktarma için çalışmaları tamamladık. Uygulama Mart ayından itibaren başlayacak" diye bir açıklama yaparak herkesi şaşırttı ama Hamza Dağ bu çıkışı "Daha göreve gelmeden ilk vaadimizi gerçekleştirmiş olduk" sözleriyle karşıladı.
Haksız da değil.
Elbette Hamza Dağ’ın müjdeleri çok.
İzmir'i Türkiye Yüzyılının lokomotif şehirlerinden biri yapmak için 11 ana başlık belirlemiş Dağ.
Trafikten vatandaşın cebini yakan Doğalgaza değin.
Hamza Dağ’ın en hoşuma giden sözü de şu oldu.
‘Hayal satmıyorum’.
Yaşam tarzları korkusu ya da kışkırtması nedeni ile AK Parti karşıtlığında saf tutanlara da bir mesajı da vardı.
“Belediye başkanının yaşam tarzıyla ilgili bir sorumluluğu yoktur. Hayat şu an olduğu gibi akar, bundan sonra da öyle akacak." .
Bakalım önümüzdeki beş yıl İzmir’in geleceğine kim nasıl yön verecek?