ÜLKÜCÜ MEDYADA ÇOKTA TANINAN VE BİLİNEN AYNI ZAMANDA JEOLOJİ UZMANI SAYIN ABDURRAHMAN AYTEKİN İLE DEPREM VE GÜNDEME DAİR SÖYLEŞİ…
Bugün hem Jeoloji Uzmanı hem de ülkücü camiada oldukça tanınan ve bilinen Sayın Abdulrahman Aytekin Bey ile konuştuk. Kendisi oldukça renkli ve kültürel birikime açık olmakla birlikte 8 yabancı dil konuşabiliyor. Aynı zamanda 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri Milliyetçi Hareket Partisi 25. Dönem milletvekili adayı olmuştu.
Kendisine hem deprem ile alakalı sorularımızı yönelttik hem de gündem ile alakalı konuşmaya çalıştık. Kendisi önemli konuların altını çizdi. Sayın Devlet Bahçelinin 15 Temmuz sonrası ustalıkla hareket ettiğinden, yerel seçimlerde her daim olduğu gibi sandığa saygı duyulacağına ve felaketi yaşamış olan illerdeki mücbir sebep hallerini detaylı bir şekilde aktardı.
Abdurrahman Aytekin ile röportajımız sizlerle…
SORU1: KIYMETLİ HOCAM, KENDİNİZİ KISACA TANITIR MISINIZ?
-1971 yılında Adıyaman’da doğdum. İlk orta ve lise eğitimimi Malatya’da tamamladıktan sonra, İTÜ İnşaat Mühendisliği, İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği ve Yıldız Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümlerini okudum.7 Haziran 2015 Genel Seçimleri Milliyetçi Hareket Partisi 25. Dönem milletvekili adayı oldum.
“ASRIN FELAKETİ İÇİN ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİM Kİ SON 500 YILIN EN BÜYÜK HAREKETİ 15 GÜNDE GERÇEKLEŞTİ.”
SORU2: HOCAM BİR JEOLOJİ VE DEPREM UZMANI OLARAK ASRIN FELAKETİ SONRASI İZLENEN VE BUGÜNE KADAR ATILAN ADIMLARI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
-7 büyüklüğündeki ilk depremde Narlı Fayı adı verilen bir fay ile birlikte kırılmalar gerçekleşti. Amanos-Pazarcık ile Erkenek segmentleri de tetiklenerek kırıldı. 9 saat sonraki ikinci depremde ise daha kuzeyde Çardak ve Doğanşehir fayları kırıldı. Asrın Felaketi için şunu söyleyebilirim ki son 500 yılın en büyük hareketi 15 günde gerçekleşti. 20 Şubat`ta ise 6,4 büyüklüğündeki Defne deprem ile Antakya Fayı kırıldı. Bu 3 depremle birlikte 15 günde 7 fay birden kırıldı. Yüzey kırığı 500 kilometreyi aştı. Uzmanların “dünyada pek gözlenen bir durum değil, belki bir ilk olarak değerlendirilebilir” dediği bu yer hareketi son 500 yılın en büyük depremi olarak kayıtlara geçebilir. Bırakın dünyanın süper gücü denilen ülkeleri, bütün Avrupa elbirliği yapsa bile bu kadar başarılı olamazlardı. 350 km uzunluğunda bir alan ne yazık ki 15 gün boyunca artçı ve ana deprem etkisiyle büyük zararlar ve kayıplar doğurdu. İşini iyi yapanı takdir etmek kötü yapanı eleştirmek en insani davranış şekli olacağı kanaatindeyim. Hükümetin kötü yaptığı işleri eleştirdiğimiz gibi iyi yaptıklarını da takdir etmemiz gerek. Bu konuda başarılı olduklarını söylemek insani görevimizdir.
“GERÇEKLEŞMİŞ OLAN FELAKET SONRASI MÜCBİR SEBEP HALİ, 30 NİSAN 2024 YILINA KADAR UZATILMIŞTIR.”
SORU3: İLİMİZDE GERÇEKLEŞEN FELAKET SONRASI UYGULAMA KOYULAN “MÜCBİR SEBEP HALİ” UYGULAMASI 30 KASIMDA SONA ERDİ. VATANDAŞ ŞUAN ÖDEMELERE HAZIR HALDE DEĞİL… BU SÜRE UZATILACAK MIDIR? ZİRA SÜRENİN UZATILMAMASI SORUNLARA YOL AÇACAKTIR?
-Bakanlık, mücbir sebep hali devam eden Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya ile Gaziantep'in İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde mücbir sebep halinin 30 Nisan 2024'e kadar uzatılmasını kararlaştırdı. Bu illerde kaydı bulunan mükellefler, mücbir sebep halinin başladığı 6 Şubat'tan, mücbir sebep halinin sona ereceği 30 Nisan 2024'e kadar verilmesi gereken beyanname ve bildirimlerini 15 Mayıs 2024 Çarşamba günü sonuna kadar verebilecek. Bu beyannamelere ve bildirimlere istinaden tahakkuk eden vergiler ile 2023 yılı motorlu taşıtlar vergisinin ikinci taksiti ve 2024 yılı motorlu taşıtlar vergisinin birinci taksiti, 31 Mayıs 2024 Cuma günü sonuna kadar ödenebilecek. Yine bu mükelleflerin, deprem tarihinden önce tahakkuk etmiş, ödeme süresi mücbir sebep hali ilan edilen süreye rastlayan her türlü vergi, ceza ve gecikme faizi ile deprem tarihinden önce ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen ve vadesi mücbir sebep halinin başladığı tarihten sonrasına rastlayan her türlü vergi, ceza ve gecikme faizinin ödeme süresi de uzatıldı. Bu alacaklar her bir vade tarihi itibarıyla ayrı ayrı değerlendirilecek ve ödeme süreleri normal vade tarihlerinden itibaren bir yılı geçmeyecek şekilde uzatılacak. Bir yıllık sürenin bitim tarihinin 31 Mayıs 2024'ten sonrasına tekabül etmesi durumunda ise bu günün sonuna kadar ödeme yapılabilecek.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu'na göre verilmesi gereken beyannameler ile tahakkuk eden özel tüketim vergisi, Harçlar Kanunu gereğince işlem yapılmadan ödenmesi gereken harçlar, "noterlerce yapılacak makbuz karşılığı ödemelere ait beyanname ve ticaret sicil harçlarına ilişkin bildirimler üzerine tahakkuk eden alacaklar" önceden olduğu gibi mücbir sebep hali kapsamı dışında olacak. Bu yükümlülüklere ilişkin sürelerde herhangi bir erteleme yapılmayacak. Söz konusu vergi mükelleflerinin borçları, 1 Temmuz 2024 Pazartesi günü sonuna kadar başvuru yapmaları ve gerekli şartları taşımaları kaydıyla faiz alınmaksızın 24 aya kadar taksitlendirilecek. Ayrıca Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya ile Gaziantep'in İslahiye ve Nurdağı ilçeleri dışında mükellefiyet kaydı olup söz konusu yerlerdeki meslek mensuplarıyla arasında deprem tarihi itibarıyla aracılık ve sorumluluk sözleşmesi bulunması nedeniyle mücbir sebep kapsamında değerlendirilen mükellefler için de mücbir sebep hali, 30 Nisan 2024 Salı günü sonu sona erecek.
Yapılandırma başvuru ve ödeme süreleri uzatıldı 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince mücbir sebep halinin devamına karar verilen Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ile Gaziantep İslahiye ve Nurdağı ilçelerindeki vergi dairelerine borçlu olanların, başvurularını 31 Temmuz 2024 Çarşamba günü sonuna kadar yapması ve ilk taksitlerini (peşin ödeme dahil) 2 Eylül 2024 Pazartesi gününe kadar, diğer taksitlerini de bu taksiti takip eden aylık dönemler halinde ödemeleri gerekiyor.
SORU4: BU 11 İLİMİZ TAM TEŞEKKÜLLÜ BİR HALDE ESKİ HALİNE NE ZAMAN KAVUŞABİLİR VE DEPREMZEDELER İÇİN HAYAT, NE ZAMAN OLAĞAN AKIŞINA DÖNEBİLİR?
-Deprem zararlarının artmasındaki temel sorunları kısaca aşağıdaki başlıklarla tanımlayabiliriz: • Depremin fiziksel büyüklüğü, • Depremin yerleşme alanlarına olan uzaklığı, • Zeminin yapısı, • Yapı niteliği, • Ulusal gelir düzeyi (fakirlik ve az gelişmişlik), • Hızlı nüfus artışı, • Risk taşıyan bölgelerdeki hızlı, denetimsiz kentleşme ve sanayileşme, • Bilgisizlik ve eğitim eksikliği, • Toplumun deprem öncesinde alabildiği önlemler:
Bu temel sorunlardan depremin fiziksel büyüklüğü ve yerleşme alanlarına olan uzaklığı, zeminin yapısı doğal kökenli olup; diğerleri insan faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Depremlerle meydana geldikleri yerleşimlerin etkileşimi ile ortaya çıkacak her türlü hasarlar sadece o yerleşimle sınırlı kalmayıp, takip eden süreç içinde tüm ülkeyi etkilemektedir. Ulusal gelir düzeyi, depremle ilgili önlemlerin uygulanma düzeyi, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmişlikleri oranında artmaktadır. Tarih boyunca kentler ekonomik ve sosyal aktivitelerin yapıldığı merkezler olmuşlardır. Özellikle ülkemizde 1950’lerden sonra sanayileşmeye bağlı olarak kırdan kente doğru bir iç göç başlamıştır. Aşırı göç alan ve veren kentlerde toplumsal çevrede yaşanan dengesizlik depreme karşı dayanıklı yapıların ve kentlerin oluşmasını olumsuz yönde etkilemiştir. Buna bağlı olarak da niteliği önemli olmayan ama niceliksel olarak yeterli olan yapılar yapılmıştır. Ülkemizdeki büyük kentlerin çoğu da birinci ve ikinci dereceden deprem riski bulunan alanlarda yer almaktadır. Yapı üretiminde, bir yapının elde edilmesi için 4 temel süreç vardır. Bunlar; planlama, tasarım, yapım ve kullanım süreçleridir. Nitelikli ve depreme dayanıklı bir yapı, ilk olarak yürüklükteki yasa ve yönetmeliklerin yeterliliği olmak üzere bu dört süreçte yer alan ve hizmet üreten kesimlerin sağlıklı ürün vermesi ve yapının tüm süreçlerine, uzmanlıklarına göre etkin katılmalarıyla mümkündür. Nitelikli bir ürünün elde edilebilmesi için olmazsa olmaz 5 temel etmenin birbirini tamamlar nitelikte kullanılması gerekir. Üreticiler, bunu 5M olarak adlandırmaktalar. Bunlar sırası ile “(man) insan”, “(material) malzeme”, “(machine) makine-araç”, (method) yöntem- teknoloji” ve “(money) para”dır. Son yıllarda bu kavramlara altıncı (M) olan “(management) yönetim (yapım ve risk yönetimi)” kavramı da eklenmiştir. Nitelikli ve iyi yetişmiş insan gücü (man), yapının işlevine uygun nitelikli gereç seçimi (material), doğru seçilmiş araç ve gerecin, tasarım amacı ile doğru olarak seçilmiş teknoloji (machine) ile, yapının taşıyıcı sistemi (strüktür) ve yapım yönetiminin (konstrüksiyon) ve bütün bunların sağlanmasına yetecek finans kaynağının (money) ayrılması gibi etmenler doğru bir yönetim sistemi (manager) ile yönlendirildiğinde (iş akışı ile para akışı arasındaki dengenin kurulması ile birleşerek), yürürlükteki 228 yasalarla da destek görmesi durumunda sonuç ürün olan yapının niteliği tartışılamaz. Nitelikli bir sonuç ürün, deprem güvenli yapıların üretimi anlamını taşır.
Depremlerde meydana gelen can ve mal kayıplarının azaltılabilmesi için sadece yapı güvenliğinin sağlanması tek başına yeterli olmamaktadır. Deprem zararlarının azaltılmasında deprem güvenlikli kentsel alanların planlanması da önemlidir. Örneğin, kent planlamasında olası deprem zararlarının azaltılabilmesi için, zemin etütleri ve mikro bölgelemeler yaparak plan koşullarının belirlenmesi, buna bağlı arazi kullanımlarının sınırlandırılması, deprem anında ve sonrasında da kullanılabilecek özellikte açık alanların oluşturulması, ulaşım ağının kurulması gibi düzenlemelerin yapılması gereklidir. Olası deprem zararlarının azaltılmasının sağlanması, yaralanmaların ve düzenin bozulmasının engellenmesinin en etkin yolu halkın eğitim ve öğretimi ile mümkün olacaktır. Bir deprem sırasında kendilerini nasıl koruyacakları, nasıl davranacakları konusunda da halk bilgisiz bulunmaktadır. Bunun giderilebilmesi için modern bilgi ve iletişim teknolojilerinin tüm olanaklarını kullanarak halkın bilgilendirilmesi, eğitilmesi, katılımlarının sağlanması önemlidir. Olası bir depremden sonra yaşanan olumsuz sonuçlar, sadece yapıların yapım sürecindeki yetersizliklerden değil, kentsel alanları planlama ve uygulamadaki yetersizliklerden, deprem öncesi, anında ve sonrasında yapılması gereken faaliyetlerin gerektiği gibi yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Yerleşim alanlarında bir deprem anında meydana gelebilecek kayıpların ve zararların azaltılabilmesi amacıyla önceden deprem afetine hazırlık ve zararı hafifletmek için önlemlerin alınması ve 231 uygulanması önemli olmaktadır. 1990-2000 yılları arasında ve 6 şubat 2023 tarihinde yaşanan depremler bunu açıkça göstermiştir. Yerleşim alanlarında depreme hazırlık önlemleri kapsamında, mevcut fiziksel yapılarda deprem tehlikesinin ve riskinin belirlenmesi, afet senaryolarına göre hasar görebilirlik çalışmalarının yapılması, elde edilecek veriler ışığında da yerleşim ve yapı ölçeğinde stratejik planların geliştirilmesi ve bu planların uygulanması gereklidir. Deprem güvenlikli kentler ve yapılar oluşturmak, olası deprem zararlarını azaltmak için yapılması gerekenler bir bütünün parçaları olarak kabul edilmeli, kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleri arasında bir iş paylaşımına gidilerek gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Kentsel alanlarda hasar görebilirliği azaltmak için alınması gereken önlemler hakkında halka yönelik etkin bilgilendirme ve eğitim programları uygulanmalıdır. Bu uygulamaların başarı oranı bu kentlerin normale dönüş sürecinde etkili olacaktır.
SORU5: ŞUAN İÇİN DİĞER DEPREM UZMANLARIMIZ ÖZELLİKLE TUNCELİ İÇİN BÜYÜK TEHDİT UYARILARI YAPMAYA BAŞLADI. SİZ NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ? DEPREM AÇISINDAN TUNCELİYİ BEKLEYEN BİR TEHLİKE VAR MI?
-Türkiye bir deprem kuşağında yer almaktadır. DAF(Doğu Anadolu Fayı) ve KAF(Kuzey Anadolu Fayı) adında iki büyük fay Türkiye’yi bir uçtan bir uca kapsamaktadır. Bu iki fay dışında bunlardan bağımsız binlerce aktif fay daha bulunmaktadır. Bu bağımsız faylardan herhangi birindeki bir enerji boşalması diğer fayları tetikleyebileceği gerçeği de gözden kaçırılmamalıdır. Sorunuza gelecek olursak konu sadece Tunceli değil. Ülkemiz deprem kuşağında olduğu için her an her yer deprem riski altındadır. Fayların yoğun olduğu ve uzun süredir enerji birikimi olan Tunceli de bu bölgelerden biridir.
“15 TEMMUZ SONRASI DÖNEMİN BUHRANLI DÖNEMİNİ GÖREN DEVLET BAHÇELİ, ÇİLİNGİR LAKABINA YAKIŞIR BİR USTALIKLA İŞLERİN ÜSTESİNDEN GELMİŞTİR.”
SORU6: SİZ AYNI ZAMANDA MHP MERSİN MİLLETVEKİLİ ADAYIYDINIZ VE ÜLKÜCÜ MEDYADA TANINAN, BİLİNEN BİR İSİMSİNİZ? ŞU ANI DEĞERLENDİRECEK OLURSAK CUMHUR İTTİFAKI’NIN BİRLİKTELİĞİNİ VE BU BİRLİKTELİĞİN BİÇİM VE ESASLARINI NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
-Cumhur İttifakı herhangi bir zamanda kurulmuş hadi bir araya gelip iktidarı sağlama alalım birlikteliği değildir. 15 Temmuz gibi kahpe bir kalkışmanın ardından ülkenin içine girdiği buhranlı dönemin ardından Türkiye için kaygı duyanların ülkeyi stratejik sömürge yapmak isteyenlerle Ya İstiklal Ya Ölüm diyen vatanseverlerin oluşturduğu bir birlikteliktir. Dönemin buhranlı durumunu gören Dr.DevletBahçeli siyasi hayatının her döneminde olduğu gibi ülkenin çıkmaza girdiği bir dönemde çilingir lakabına yakışır bir ustalıkla bu işin üstesinden gelmiş ve ne pahasına olursa olsun bu ülkenin bütün dünya bir araya gelse de işgal edilebilecek bir ülke olmadığını da göstermiştir.
“BEN ŞAHSEN MİLLET İTTİFAKI BELEDİYELERİNİN OLDUĞU YERLERDE BAŞARILI BİR BELEDİYECİLİK GÖRMEDİM.”
SORU7: ŞUANDA PARTİLER İÇİNİZ GÖZLER YEREL SEÇİMLERE ÇEVRİLDİ DİYEBİLİRİZ. YEREL SEÇİMLER HAKKINDA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ? İKTİDAR VE MUHALEFET BOYUTUNDAN NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?
-Sandık ne derse o derim. Belki bu cevap size yuvarlak bir cümle gibi gelebilir. Ama Büyük Türk milleti ne karar verirse ona saygı duyar baş tacı ederiz. Tabi halkın teveccüh gösterdikleri halka rağmen yanlışa bulaşmadıkları sürece... Ben şahsen Millet ittifakı belediyelerinin olduğu yerlerde başarılı bir belediyecilik görmedim. O bölgelerde yaşayan sağ ya da sol görüşlü birçok insanla sohbet şansı buldum. Memnuniyet derecesi yüzde on bile değil. Bu seçim birçok şeye gebedir. Çalışacak hizmet edecek olan kazansın derim.
SORU8: BU ANLAMLI RÖPORTAJI SON OLARAK ŞAHSİ BİR SORUYLA SONLANDIRMAK İSTİYORUM. 8 DİL BİLİYOR VE KONUŞABİLİYORSUNUZ. BUNU KADAR DİLİ KONUŞMAYI NASIL ÖĞRENDİNİZ? BİR SIRRI VAR MIDIR?
-Dünyanın birçok ülkesinde projelerde görev aldım. Buralarda çalışırken ortak diller dışında yerel dillere de ilgi duydum. Çalıştım. Konuşurken hata yapmaktan korkmadım. Türklerin zor dil öğrenme sebebi hata yapıp gülünç duruma düşmekten korkmak. Çocuklar daha kolay öğreniyor yabancı dilleri. Zira onlar hata yapmaktan korkmuyor. Hata yapmaktan korkmayalım. Öğrenmek çok kolay…
-Röportaj için teşekkür ederim.
-Ben teşekkür ediyorum.