Sağlık hizmetinin üretiminde sağlık çalışanlarının ne yaşadığı ve ne ile karşı karşıya kaldığı önemlidir. Bir o kadar da önemli olan, bu hizmeti alan toplum kesimlerinin ne yaşadığı ve ne ile karşı karşıya olduğudur. Dolayısıyla sağlık hizmeti, yalnızca sağlık çalışanları için değil, tüm toplum için oldukça kritiktir. Bu nedenle sağlık hizmetinin üretimi ve buna dair sorunlar yalnızca sağlık çalışanlarına bırakılmayacak kadar toplumsal bir konudur.
Sağlık emek süreci, yani hizmetin üretimi, nasıl dönüşüyor? Sağlık çalışanlarının deneyimleri nasıl farklılaşıyor? Tüm bu soruları tartışabilmek için ilk olarak kamu hizmeti kavramı üzerine düşünmek gerekir. Düşünmek gerekir çünkü kamu hizmetinin tanımı, içeriği ve üretimi konusundaki yaklaşım doğrudan sağlık emek sürecinde belirleyici olmaktadır.
Sağlık hizmeti alan hasta ve yakınları ile sağlık hizmetini veren hekimler ve sağlık çalışanları birer rakip olarak konumlandırıldılar. Sistemsel hatalar doktorlara mal edildi. Sağlığa erişim hastalar için kolaylaştı ancak sağlık çalışanlarının iş yükü arttı. Olması gereken ‘kaliteli’ muayene sürelerinin daralmasını bir yana bırakın doktorun hasta ile sohbet,Sağlıkta şiddet önüne geçmenin bir yolunun da toplumsal bilinçlenme ile mümkün olacaktır.
Bir, yasanın olması yetmez, yasa uygulayıcıların tüm gereklilikleri yerine getirmesi lazım. İki, toplumsal bilinçlenme eğitimle mümkün dür.Mümkünse sosyolog-psikolog-davranışbilimciler bir araya gelip konuyu masaya yatırmalı ve toplumun her kesiminin ‘şiddet’ konusunda bilinçlendirilmesi için acil olarak eğitimler, reklamlar, kampanyalar düzenlemelidir her türlü şiddetten uzak olalım sevelim sevilelim.